Korona Günlerinde Aile
Malumumuz, dünyayı tehdit etmeye devam eden koronavirüs artık Türkiye’de. Sağlık Bakanlığı’nın olması gereken tüm önlemleri erkenden alışının yanı sıra tüm gün medyada virüsle ilgili haberler yapılmakta; programlara meşhur Türk hekimleri konuk edilip koronovirüs hakkında sorular sorulup halk bilinçlendirilmeye çalışılmaktadır. Hekimler arasında görüş birliği olduğu gibi bazı mevzularda görüş ayrılığı da var fakat sosyal hayata ket vurmamız konusunda tüm uzmanlar aynı fikirde. Devlet de aynı yönde önlemler aldı. Okulları tatil etti, toplu organizasyonları iptal etti; Diyanet altmış yaş üstü için namazlarınızı evde kılın uyarısı yaptı, raporlu rahatsızlıkları olan hastalar hastanelere gitmeden ilaçlarını eczanelerden direkt alabilecekler şeklinde bilgilendirme yapıldı, küçük çocuğu olan kamu çalışanlarına izin hakkı verildi… Tüm bunlar salgını yaymamak, hastalığı ülkemiz için ağır tablolar ortaya çıkmadan onu savmak için yapıldı.
Peki bizler devletin bu önlemleri almasını yeterli bulup hayatımıza kaldığımız yerden devam mı edeceğiz?
Mümkünse grip, soğuk algınlığı vb. rahatsızlıkları olanlar evlerinde kalıp dinlensin ve sağlıklı bireylerden uzak dursun.
Yapılan açıklamalar altmış yaş ve üstüne dikkat çekiyor ancak biz gençler nasılsa bize bir şey olmaz rehavetine kapılırsak sevdiğimiz yaşlıları; anne, baba, nene ve dedelerimizi vaktinden önce kaybedebiliriz.
Koronovirüs salgınını kendimiz için faydalı bir yönde de kullanabiliriz üstelik.
Aile olmak denen güzelliği bitmek tükenmek bilmeyen hafta sonu organizasyonlarımız, alışveriş çılgınlığı denen kaç saat geçirdiğimizi anlamadığımız aktivitelerimizle sınırlı hâle getirmiş ve birbirimizi görmediğimiz günleri fark etmeksizin geride bırakmıştık.
Madem evlerimizde kalıp hastalıktan uzak durmalıyız ve başkalarının da hastalanmasını engellemeliyiz, o zaman koronovirüs günlerinde “aile” olalım. Hep birlikte oturup bir odanın içerisinde sohbet edelim mesela. Çocuklarımızla anne baba olarak oyunlar oynayalım, yaşlılarımızın sıhhatini soralım sık sık. Birlik ve beraberliği dört duvar arasında sağladığımızda ülkece de sağlamış olacağımızın bilincinde aile olmanın tadını çıkaralım.
Tabii öncelikle ellerimizi yıkayalım, kolonyamızı gözümüzün önünden ayırmayalım.
Ben bir öğretmen eşi olarak bu günleri çocuklarımın başında uzun zamandır ilk kez bir arada olmanın keyfini çıkararak, zaruri durumlar haricinde evden çıkmayarak geçirmek niyetindeyim.
Her birey milleti, milletler de devletleri oluştururur. Devlet önlemleri tek başına alamaz, önlemlere iştirak etmemiz ve millet olarak duyarlı olmamız şart. “Domuz gribi de salgındı, kuş gribi de salgındı.” deyip devletin aldığı önlemleri küçümseyip kenara çekilen, sosyalleşmek denilen mevzulara ara vermeyen herkes bu virüsün yayılmasını hızlandırır. Unutmayın panik de rehavet de her durumda insanı doğru adımlar atmaktan uzaklaştırır.
Ülkeme sağlıklı gelecek günler dilerim.