Bozdağ:Din ve Vicdan Hürriyetinde Yaşanmış Sorunları Çözdük
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye’de hak ve özgürlükler açısından önemli düzenlemeler yapıldığını belirterek, “Din ve vicdan hürriyeti konusunda ülkemizde yaşanmış sorunları çözmek, din ve vicdan hürriyetinin Türkiye’de tam anlamıyla hayata geçirmek açısından da ciddi adımlar attık. Bir yandan eğitim konusunda bunu yaparken, bir diğer yandan da hayatın her alanında din ve vicdan hürriyetini kullanmanın önündeki engelleri, yasakları bir bir kaldırdık” dedi.
Yozgat’ta Şehit İbrahim Yılmaz Dini İhtisas Merkezi Açılış Töreni’ne katılan Bakan Bozdağ, Türkiye’de bir dönem insanların ayrıştırıldığını ve ‘Sen eşit değilsin’ diyen ilkel bir anlayışın hakim olduğunu kaydetti.
Başı örtülü olduğu için kadınların eğitim hakkı başta olmak üzere birçok hakkının elinden alındığını, 12 yaş altı çocukların Kur’an-ı Kerim öğrenmelerinin engellendiğini hatırlatan Bakan Bozdağ, yapılan düzenlemelerle ayrışmalara son verildiğini söyledi. Başörtüsü sorunun ülke gündeminden tamamen çıkması için Anayasa değişikliğini işaret eden Bakan Bozdağ, “Umarız ki bu konudaki mutabakat parlamentoda sağlanır ve Türk Parlamentosu 27. Dönemi, Türkiye için örnek bir uzlaşmayı hayata geçirir” dedi.
Bakan Bozdağ’ın açıklamalarından bazı bölümler şu şekilde:
DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİNDE YAŞANMIŞ SORUNLAR ÇÖZDÜK
Din ve vicdan hürriyeti konusunda ülkemizde yaşanmış sorunları çözmek din ve vicdan hürriyetinin Türkiye’de tam anlamıyla hayata geçirmek açısından da ciddi adımlar attık. Bir yandan eğitim konusunda bunu yaparken, bir diğer yandan da hayatın her alanında din ve vicdan hürriyetini kullanmanın önündeki engellerin, yasakları bir bir kaldırdık.
ÇOCUKLARIN KUR’AN-I KERİM ÖĞRENMESİNİN ÖNÜNE YAŞ ENGELİ KOYDULAR
Özellikle İmam Hatiplerle ilgili yaşanan süreci Kur’an kurslarıyla ilgili yaşanan süreci sizlerle paylaşmak isterim. Kesintisiz 8 yıllık ilköğretim yasasının kabulünden sonra yaz Kur’an kurslarına camiye gidebilmek için yaş sınırı 12 yaşı tamamlamaya, yani ilk beşi bitiren ancak yaz Kur’an kursuna camiye gider. İlköğretim sekizi bitiren, yani on beşi bitirip on altının içinde olanlar ancak örgün Kur’an kursuna gidebilir. Kur’an-ı Kerim eğitim ve öğretimini kanuni düzenlemeye kavuşturuyoruz derken, Kur’an-ı Kerim eğitim öğretiminin hatta çocukların kuran öğrenmek maksadıyla camiye yazın girişinin önüne yaş engeli getirip koydular. Hiçbir kitaba elimi sürmek, öğrenmek için dünyanın hiçbir yerinde yaş engeli yok, ama Türkiye’de bu milletin evlatlarının kendi inandıkları Kur’anı Kerim’i iyi öğrenmeleri için 12 yaşından önce yasak, 16 yaşından önce de hafızlık veya örgün Kur’an kursuna gitmek yasak, el sürmek adeta yasak halindeydi. Hamdolsun bu ayıptan Türkiye’yi kurtardık.
DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİNİN ÖNÜNE KONULMUŞ OLAN BU AYIBI KALDIRDIK
Şu anda bu ülkenin evlatları kendi dininin kitabını öğrenmek için herhangi bir yaş sınırı aranmaksızın eğitim ve öğretim alabilmektedir. Din ve vicdan hürriyetinin önüne konulmuş olan bu ayıbı kaldırdık. Bambaşka bir yere çektik, tabii Diyanet Akademisini hayata geçirerek din eğitiminin meslek öncesi ve meslek içi de Diyanet işleri personeli bakımından önemli hale getirilmesini sağladık. Ayrıca imam hatip liselerinin orta kısmı kapatılmıştı, yeniden açtık. 4+ 4 + 4 eğitim sistemine geçmek suretiyle sadece imam hatip liselerini değil, imam hatip liselerine yapılan düşmanlık nedeniyle meslek liselerinin tamamını neredeyse köküne kibrit suyu dökülmüştü. Meslek liselerinde yeniden memleketin hizmetine sunmak, orta öğretimini de açarak oralarda yeni bir adım attık. Daha da önemlisi katsayı haksızlığına karşı karşıya kaldı, yıllar yılı meslek lisesi öğrenci.
HEPSİ BU MİLLETİN EVLATLARI AMA PUANLARI FARKLI HESAPLANDI
Üniversite sınavına girecek A okulundan mezun olan puan farklı çarptırılıyor, meslek liselerinden mezun olanların puanı farklı hesap ediyor. Büyük bir haksızlık esasında bir hak olarak sunuluyor. Hepsi bu milletin evlatları, herkes alın teri kadar döndüğü emek kadar sınavda başarılı olsa, yok izin vermiyor. Sen bu okuldan mezun oldun, senin falanca fakülteye gitme yok. Ben vatandaş değil miyim? Vatandaşım. Eğitim-öğretim herkesin hakkı değil mi? Herkesin hakkı. Kanun önünde herkes eşit değil mi? Herkes eşit. Ama ‘Sen eşit değilsin’ diyen ilkel bir anlayış yıllar yılı uygulandı. Hamdolsun bu yasak kalktı mı? Bu zulüm bitti mi? Artık bu milletin evlatları mezun oldukları okullara göre tasnif edilmiyor ve herkes emeği, alın teri neyse ona göre üniversite sınavlarında yarışıyor, hak eden hak ettiğine kavuşuyor. Bu da son derece önemli, çünkü bu adamın imam hatip liselerine, vatandaşlarımızın çocuklarını göndermesini engellemeye dönük de bir adım.
DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİNİN GEREĞİNE UYGUN BİR ADIM ATMIŞ OLDUK
Dini eğitim veren veyahut da eğitimde dinle ilgili bilgiler paylaşan okullara çocukların gitmesini istemeyen hastalıklı bir zihniyet hala var, bitmeyecektir bu. Ama biz vatandaşımızın önüne seçenek koyduk, isteyen oraya gider, isteyen oraya gider. ‘Kimse tercih ettiği okul nedeniyle kınanamaz, suçlanamaz, herhangi bir haksızlığa ve ayrımcılığa maruz kalamaz’ dedik. Kötü mü yaptık, iyi yaptık. Demokratik hukuk devletinin gereğine uygun bir adım atmış olduk. Türkiye’de bunları yaparken öte yandan orta öğretim kurumlarında da Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber Efendimizin hayatını anlatan dersi de seçmeli dersler arasına koyduk. Hani Sayın Cumhurbaşkanımız zaman zaman diyor ya ‘Nereden nereye’. Bir yandan 12 yaşına kadar camiye Kur’an öğrenmeye gitmesi yasak olan Türkiye’den ortaöğretimde seçmeli ders olarak Kur’an öğrenmeyi izin veren bir Türkiye’ye geçişi sağladık ve milletimizin önüne önemli tercihleri koyduk.
ALLAH BU MİLLETİN BU GÜCÜNDEN DOĞRU İSTİFADE ETMEYİ HERKESE NASİP ETSİN
Vatandaşımızın tercihini dilediği gibi yaşamasına imkan ve fırsat verdik. Sadece bununla kalmadık. Türkiye’de ilahiyat fakültelerini de öğrencisiz kalmıştı. Kontenjan YÖK vermiyordu. 22 tane ilahiyat fakültesi var. Çoğu öğrencisizlikten kadro verilmediği için açık değil, açık olanlar da hocalar oturuyor öğrenci yok. Üniversiteyi Yozgat’a kazandırırken, o dönemde bir yandan da Yozgat’ın darbeciler tarafından gasp edilen İlahiyat Fakültesini yeniden nasıl Yozgat’a kazandırırız diye düşünüyorduk. Sayın Cemil Çiçek bakanımız ve o dönemdeki arkadaşlarımızla beraber, Allah hepsinden razı olsun, Ali Şakir Ergin hocam müdür iken kapanan Yozgat İlahiyat Fakültesi diyelim artık yeni adıyla yeniden Yozgat’a kazandırdık. Yozgat’ın bir hakkını alıp, yeniden Yozgat getirdik. Allah bu milletin bu gücünden istifade etmeyi ama doğru istifade etmeyi herkese nasip etsin. Ali Şakir hocam oranın adeta fahri müdürü, fahri görevler yapıyor, pek çok öğrenciye katkı veriyor. Biz Türkiye’nin dört bir yanına ilahiyat fakülteleri kazandırmak suretiyle, sağlıklı ve doğru bir din bilgisiyle nesillerimizi donatmak ve onlarla vatandaşlarımızı buluşturmak için önemli adımlar attık.
BAŞINI ÖRTTÜ DİYE BU ÜLKENİN KADIN EVLATLARI HAYALLERİNDEN VAZGEÇTİ
Tabii kılık kıyafet konusunda da Türkiye çok ciddi sorunlar yaşadı. Başı örtülü olduğu için yıllarca eğitim öğretim hakkından, ülkemizde kadınlarımızın bir kısmı mahrum bırakıldı. Anayasa çok açık derki, herkes kanun önünde eşittir. Devlet idari makamları bütün iş ve işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun davranmak zorunda. Kimse eğitim öğretim hakkından yoksun bırakılamaz çok açık. Ama buna rağmen sadece başını örttü diye binlerce, on binlerce bu ülkenin evladı, kadın evladı orta öğretime gitti, gitti üniversiteye gidemedi. Hayallerinden, hedeflerinden vazgeçti. Onları da itham ettiler. Parayla örtüyorlar, sembolik örtüyorlar, şöyle yapıyorlar böyle yapıyorlar diye nice haksız ithamla da karşı karşıya kaldılar.
HAMDOLSUN BÜTÜN SORUNLAR AŞILDI
Biz Milliyetçi Hareket Partisi ile AK Parti olarak 2008 yılında Anayasanın 10 ve 42’ince Maddesinde değişiklik yapan Anayasa değişikliğini 411 oyla parlamentodan geçirdik. Manşetler “411 el kaosa” kalktı. Anayasa Mahkemesine hemen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, AK Parti’nin kapatılmasına ilişkin dava açtı, kolay değil. Tek başına iktidarsınız. 341 vekiliniz var. Milliyetçi Hareket Partisi destek vermiş 411 kişi 550 vekilden neredeyse tamamına yakını evet diyor. Ama siz o demokratik reformu hayata geçirmeyi yine başaramıyorsunuz. Hamdolsun bütün bunlar aşıldı, şimdi sorarım. Orta öğretimler yükseköğretimde kadınlarımız arasında eğitim konusunda ayrımcılık var mı? Yok. Haksızlık var mı? Yok. Kıyafetine göre sen girebilirsin, sen giremezsin diyen bunun için tepelenen biri var mı, ikna odaları var mı? İkna odalarında profesörler kadınlara başını aç yoksa hayatın felç olacak, her şeyini kaybedeceksin, açık kapalı tehdit yapan profesörler kaldı mı? Kalmadı. Bir bir tarih oldu.
HAKSIZLIKLARI, EŞİTSİZLİĞİ ORTADAN KALDIRDIK
İstihdam konusunda da, siyasi faaliyetlerde bulunma konusunda da kadınlar arasında ayrımcılık vardı. Başörtülü kadın kamuya giremez. Başı örtülü kadın siyaset yapamaz, yaparsa Meclis ona dar edilirdi. Niye istihdam olmasın. Öbürü doktor oluyor, o da doktor, öbürü öğretmen o da öğretmen. İkisi de aynı eğitimi almış. Neden sadece kıyafet tercihi nedeniyle çalışma hakkı elinden alınıyor? Anayasaya rağmen haksız ve hukuksuz bir biçimde yıllardır bu ülkede kadınlarımızın bir kısmının dini inancı sebebiyle tercih ettiği kıyafeti yüzünden çalışma hakkı elinden alındı. Bu haksızlığı da ortadan kaldırdık. Şu anda bu ülkede çalışan kadınlarımız içerisinde başı açık, başı örtülü ayrımı var mı? Yok. Kıyameti kopardılar, şöyle olacak, böyle olacak diye. Kopan bir kıyamet var mı? Yok. Niye yok? Çünkü bu milletin evlatlarının kıyafet konusunda arasında hiçbir sorun yok. Sorun bu ülkeyi yönetenlerin zihniyetinden, kafasında, iktidar olanların o dönemdeki ilkel anlayışlarında. Sorunun olmadığını, 2013’ten bu yana yaşanan hürriyet ortamında hep beraber gördük, inşallah bundan sonrada bir ülke yani böylesi ortamlara yeniden dönmesin istiyoruz.
İNŞALLAH, TBMM BU KONUDA BÜYÜK BİR UZLAŞMAYLA BU TEKLİFİ KANUNLAŞTIRIR
Sayın Kılıçdaroğlu’nda endişe var. Yeniden dönülür mü dönülmez mi diye bir kanun teklifi Meclis’e sundu. Sayın Cumhurbaşkanımız da dedi ki, madem öyle, biz bunu daha üst bir güvenceye kavuşturalım, anayasal güvence getirelim. Bundan sonra bu konu kalıcı olarak Türkiye’nin gündeminden çıksın. Anayasa teklifi ile ilgili hazırlıklarımızı yaptık, tamamlandı. Teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına sunuldu, inşallah Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda büyük bir uzlaşmayla bu teklifi kanunlaştırır. Kanun yeter mi, Anayasaya luzüm yok diyenler rahmetli Özal’ın Yükseköğretim Kanununa koyduğu ek 17. Madde var, yürürlükte hala. Ne diyor? Kanunlara aykırı olmak kaydıyla yükseköğretim kurumlarında kılıf kıyafet serbesttir. 90’lı yıllardı bu serbesttir diyen hükme rağmen, yükseköğretim kurumlarında ikna odaları kurulmadı mı? Kanun süs gibi kaldı.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPARAK BU MESELEYİ ARTIK TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİNDEN KALICI OLARAK ÇIKARABİLİRİZ
Demek ki kanun o meseleyi çözmeye kafi değil. Kanundan daha güçlü bir yasal metne yani anayasal güvenceye ihtiyaç var. O yüzden bu mesele Türkiye’nin gündeminden kalıcı olarak çıksın istiyorsak yol belli, Anayasa değişikliği yaparak bu meseleyi artık Türkiye’nin gündeminden kalıcı olarak çıkarabiliriz. Umarım ve dilerim ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin saygın üyeleri bu değişik teklifini 400’ün üzerinde bir oyla kabul ederek, yasalaşır. Buradan şunu da ifade etmek isterim, Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade etti, ben de tekrar etmek isterim. Bazıları 400’ün üzerinde bir kabul ile Meclis’ten geçerse dahi bu değişiklik halk oylamasına götürülecek biz bu nedenle karşıyız diye konuşabilir, konuşanlar da var. Çok net söylüyoruz. Değişiklik 400 ve üzeri bir oyla kabul edildiği zaman halk oylamasına gitmeyecek. Sayın Cumhurbaşkanımız da halk oylamasına götürmeyeceğini ifade etti. Ancak ‘400’ün altında 360’ın üzerinde kalırsa bunu düşünürüz’ dedi. Neden? O zaman da Türk halkı şunu diyebilir: ‘Meclis 400’le kabul etmedi, bana gelseydin, ben kabul ederdim’ diyebilir. Bu açıdan da 400 ve üzeri bir kabul olduğu takdirde Cumhurbaşkanımızın halk oylamasına götürmeyeceğini açıkladığını, buradan bir kez daha tekrar etmek isterim. Onun arkasına kimse sığınmazsın. 400 ve üzeri kabul olduğunda Resmi Gazete’de yayımlanır, yasalaşır ve bu konuda Türkiye’nin gündeminden kalıcı bir şekilde çıkmış olur. Umarız ki bu konudaki mutabakat parlamentoda sağlanır ve Türk Parlamentosu 27. Dönemi Türkiye için örnek bir uzlaşmayı hayata geçirir.