Site icon Yozgat Ses Haber

Gülistan’dan Bir Demet; ”Berat Gecesi”

Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan külliyatından Dr. Metin Erkaya’nın derlemiş olduğu sohbetlerinin bu haftaki konusu Berat Kandili..

Kur’an-ı Kerim’de Berat Gecesi

”Kur’an-ı Kerim’de acaba bu geceye dair delil yok mu? Kur’an-ı Kerim’de Duhan Sûresi var ya,

Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm:

Hà mim. Ve’l-kitâbi’l-mübîn. İnnâ enzelnâhü fî leyletin mübâraketin innâ künnâ münzirîn.) (Duhan, 44/1-3) diye, bir mübarek gecede Kur’an-ı Kerim’i Allah-u Teàlâ Hazretleri’nin indirdiği anlatılıyor. Mübarek gece deniliyor. Bu mübarek gece işte bu gece… Alimlerimizin bir kısmı böyle demişler.
Bazıları da:
“—Ramazan’da indiğine göre Kur’an-ı Kerim, bu mübarek geceden kasıt Kadir gecesi olsa gerektir.” diyorlar.
Allahu a’lem. Öyle olsa da öyle olmasa da, Şa’ban’ın bu yarısı olan 15. gecesinin mübarek bir gece olduğunda hiç şek şüphe,tereddüt yok. İnşâallah bu geceyi böyle zevk ile, şevk ile, ibadet taat ile, gözyaşı dökerek, günahlarımıza tevbe istiğfâr ederek,hayırlı, feyizli bir şekilde geçiririz. Bu gecenin feyzini biz de tadarız da, bi’t-tecrübe sabit deriz. Kitapların sözüne ne lüzum var, işte bi’t-tecrübe, ayan beyan sabit.
Geçen gün umreden bir kardeşimiz gelmişti.
“—Nasıl geçti seyahatiniz?” diye sordum.
Anlattı:
“—İşte şuralara gittik, böyle oldu… Orada da kuraklık vardı bu
sene…” dedi.
Hatta o kadar canlarına tâk etmiş ki kuraklık, Suud’daki ahalinin, “Yağmur duasına çıkacağız ey ahali!” diye radyolarla ilan etmişler. Yağmur yok… Bu mevsimde yağması lâzım,beklenilen bir şey; rahmet yağmamış. Onun için, radyolarla ilan etmişler, toplanmışlar… Artık ne kadar zamandan beri yağmur bekliyorlar da yağmıyorsa… Toplanmışlar, imam çıkmış Kâbe’nin
olduğu Mescid-i Haram’da hutbeye…
“—Hocam, ben Arapça bilmediğim için neler söylediğini anlamadım ama, yarım saat kadar dua eyledi orada.” diyor.
“—Gökyüzünde bir tek bulut yoktu, masmaviydi gökyüzü, pırıl pırıl güneşti. Daha minberden aşağıya adımını atarken, yağmur başladı.” diyor. “Oradan, merdivenlerden aşağıya inerken yağmur başladı. Hiç kaçmadık, kaçar mıyız rahmetten? Şakır şakır, şakır şakır üstümüze yağdı.” diyor.

Şimdi söyleyin bakalım, böyle bi’t-tecrübe dua edip de duasına icâbet edildiğini gören insan, artık delile ihtiyaç duyar mı? Delile hacet var mı? Gün gibi ayan… İşte dua ettim, ortada bulut yokken, oldu.


Müteaddit defalar bu tekerrür ederse, artık tesadüfe hamledilecek bir hali kalmazsa, ne olur? İnsanın kalbi yakîn ile dolar. Kalbi şek ihtimali olmayan, şek lekesi, şüphe gölgesi düşmeyen sağlam bir iman ile dolar. Ona delile ihtiyaç mı var?
Amentü billâh dedi mi, her şey onun etrafında döner durur. Sonra, insan Allah’a inandı mı, Allah’ın her şeyini sever.Kaidedir: “Bir insan bir şeyi sevdi mi, onunla ilgili her şeyi sever.Sözünü sever, onunla yakın olanları sever, onun gönderdiği mektubu sever, onun gönderdiği hediyeyi sever, onun kitabını sever, onun likasını sever, onun her şeyini sever hasılı… İnsana Allah-u Teàlâ Hazretleri o sevgiyi ihsân etsin…


O sevgiyi verdi mi, biz de Allah’ın Rasûlünü seveceğiz, sevgilisi çünkü… Kelâmını seveceğiz, kitabını seveceğiz, çünkü Allah’ın kelâmı… Allah’ın salih kullarını seveceğiz, çünkü Allah’ın salih kulları, Allah’ın kulları… Allah’ın kul deyip, kabul edip de iltifat eylediği, yükselttiği kullar… Allah-u Teàlâ Hazretleri içimize o sevgileri ihsân eylesin…


Şimdi demek istiyorum ki, yâni inşâallah kalbinizi temiz, pak tutarsınız da, Allah-u Teàlâ Hazretleri’ne halisâne nidâ ve münâcaat ve niyâz eylersiniz, Allah size ihsân eder; kitaplardan artık Leyle-i Berâe’nin fazileti hakkında söze hacet mi kalır, bi’ttecrübe sabit dersiniz, olur, biter.


Şimdi bu geceye Berâet Gecesi denmiş. Çünkü burada birçok bereket, hayır insanoğluna nâzil oluyor, yağıyor. O bereketi insan hisseder. Gönlü ürperir, gözü yaşarır, duyguları taşar, onu hisseder. Allah-u Teàlâ Hazretleri cehennemden azadlık beratı verir inşâallah… Cennetine duhûl, liyâkat berâtı verir inşâallah cümlenize..”

Berat Gecesi’nde Peygamber Efendimiz

”Peygamber Efendimiz, böyle onun hayatında Şa’ban ayının bu gecesi olduğu zamanlar, o geceleri ibadetle geçirmiş. Bu konuda birkaç rivâyet var:
Bir keresinde, Hazret-i Aişe Validemiz’in yanına gelmiş,yatmış. Ondan sonra yavaşça yataktan sıyrılmış. Hazret-i Aişe Validemiz de, acaba bir başka yere mi gidecek demiş, o da hemen dikkat kesilmiş yâni. O zaman mum yok, elektrik yok, karanlık geceyse görünmesi mümkün değil ama, meraklanmış. Peygamber Efendimiz çıkmış, o da arkasından çıkmış, bakalım nereye gidiyor, ne yapıyor diye.
Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere’nin Bakîü’l-garkad denilen kabristanına gitmiş, orada dualar okumuş, semâya bakıyor.

O da demiş ki:
“—Bak Rasûlüllah SAS Hazretleri nelerle meşgul, benim de aklıma ne kötü kötü fikirler geldi.” diye dönmüş gelmiş.Arkasından da, Rasûlüllah SAS gelmiş içeriye…

Bakmış,Hazret-i Aişe Validemiz’in hıh hıh hıh diye yürümekten,koşmaktan nefesi böyle hızlı hızlı…
“—Ne oldu?” diye sormuş.
Demiş ki:
“—Anam babam sana fedâ olsun ey Allah’ın Rasûlü! Sen yanımdan sıyrılıp gidince, benim aklıma geldi ki, ‘Acaba öteki hanımlarının evlerine mi gideceksin?’ diye düşündüm. Onun için peşine düştüm. Meğer sen Rabbine ibadetle meşgul imişsin, ben de kendi nefsimin duyguları peşindeymişim.” demiş.


O zaman Peygamber Efendimiz, bu gecenin ehemmiyetine dair demiş ki:
“—Bu gecenin mühim bir gece olduğunu Cebrâil AS bana geldi, bildirdi. Allah-u Teàlâ Hazretleri bu gece, Benî Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca müslümanı afv u mağfiret eyler.


Rahmet-i ilâhiyye, mağfiret-i ilâhiyye cûşa gelir.” diye bildirmiş.Sonra başka rivayetler var, müteaddid geceler olabilir. Çünkü Peygamber Efendimiz’in başından pek çok Şa’ban geldi geçti, değil mi, yâni 63 yaşına kadar yaşadığına göre. Bu rivayetlerin her birisi, bir başka Şa’ban’da olabilir. Bir keresinde demiş ki:


“—Bana müsaade eder misin yâ Aişe, bu gece ibadet edeyim?”Nezakete bak! Buyursunlar bakalım, gelsinler görelim o çöl kanunu diyen, çöl bedevisi diyen insanları… Bak hanımına ne diyor Rasûlüllah SAS Hazretleri:


“—Bana müsaade eder misin yâ Aişe, Rabbime ibadet edeyim?”Nezakete bak, insanlığa bak, kemâle bak, ahlâka bak! O kendisinden yaşça küçük, karısı. Sonra herkes onun peygamberliğini kabul etmiş, bakışına canları fedâ, yüzüne bakmağa kıyamıyorlar…

Etrafında öyle ashâb-ı kirâm var ki canlarını ayağının ucuna nisâr etmişler, saçmışlar. Bir emri, herşeyi yapmağa kâfi… Herkes canını fedâ etmeğe râzı… Öyle muhterem bir kimse… Bak ne diyor? Salâhiyetini kötüye
kullanıyor mu, bu benim hakkım diyor mu? “Sen otur şurada,karışma!” diyor mu?


“—Bana müsaade eder misin, bugün Rabbime ibadet edeyim?”diyor. Hiç bundan ibret almaz mıyız biz? Rasûlüllah’ın sünnete uymak demek, ille bir sürü kitaplardan bir sürü hadis okuyup okuyup da, kulağımıza laf doldurmak mı demek? İşte huy…

Sen böyle mi davranıyorsun, başka türlü mü davranıyorsun; ölç! Böyle davranıyorsan, Rasûlüllah’ın sünnetine uygun yaşıyorsun. Böyle davranmıyorsan, eve girdiğin zaman fırtına gibi giriyorsan,evdekilerin hepsi bir köşeye siniyorsa; “Vay, babam geldi!” diye çocuklar bir tarafa, “Efendi geldi!” diye hanım bir tarafa siniyorsa… O zaman sen Rasûlüllah’ın sünnetine uygun durumda değilsin!


Bizim o taraflarda vardır: “El eyisi, ev ağusu” derler. Yâni bazı insanlar el iyisi, başkalarına iyi davranırlar; ev ağusu, evde zehir zemberek… Öyle olmayacak.


Hani gelsinler, görsünler bak İslâm’da kadının mevkiini. Bir sözden ne şeyler çıkıyor, ne kadar duygulandırıyor insanı.


“—Müsaade eder misin, ben bu gün Rabbime ibadet edeyim?”
“—Pekiyi, yâ Rasûlallah!” diyor.


Hem de o da nasıl söylüyor:
“—Anam babam sana fedâ olsun ey Allah’ın Rasûlü! Pekiyi.” diyor.
Sözün zarafetine bak. Canım sana feda diyorlar. Anasını babasını çok sever ya insan, anası babası için de canını verir. En çok sevdiğiyle ölçerek söylüyorlar:

“—Anam babam sana fedâ olsun, ey Allah’ın Rasûlü!”
Ne güzel ifade… Sen ananı babanı feda eder misin Rasûlüllah yoluna? Sen kendini Rasûlüllah yoluna feda eder misin, ediyor musun, etmekte misin? Böyle bir duyguyla bağlı mısın? Kıyasla bakalım!


Birçok kimse diyor ki:
“—İşte Kur’an-ı Kerim var ya…”
Yahu, Kur’an-ı Kerim var, âmennâ ve saddaknâ… Pekiyi Kur’an-ı Kerim’i sana kim getirdi, kim tebliğ etti? Kur’an-ı Kerim kime indi, kim söyledi sana Allah’ın kitabını, o ayetlerini? Gene o Rasûlüllah.


Sonra o Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin anlaşılması ve hayata tatbikini en güzel kim yapabilirdi? Rasûlüllah… O halde sen Rasûlüllah’ın hayat tarzını incelemeden Kur’an’ı anlayabilir misin? Kur’an-ı Kerim’i Rasûlüllah’tan ayırabilir misin, sünnetinden ayırabilir misin? Muhakkak ona göre hareket
edeceksin.


Rasûlüllah SAS ibadete girişti. Bir secde eylemiş ki, yarı geceye kadar devam etmiş. İkinci secde eylemiş ki, fecre kadar devam etmiş. Hatta bir rivayette Hazret-i Aişe Validemiz, “Acaba başına bir hal mi geldi?” diye ayağına şöyle bir el yordamıyla elini uzatmış, yoklamış. Öldü mü kaldı mı diye telaşlanmış yâni. O da kıpırdayınca, anlamış ki tamam; yâni ibadette, şuuru yerinde,vefat etmemiş, canlı filan diye anlamış.

Öyle ibadet etmiş. Sonra, kulak vermiş secdede söylediği sözlere. Söylediği sözleri şu anda bulabilir miyim bilmiyorum ama diyor ki:


“—Yâ Rabbi! Ben senin kızgınlığından affına sığınırım…”


Rasûlüllah diyor, dikkat edin! Ben söylemiyorum, Rasûlüllah SAS söylüyor. O Rasûl ki, Kur’an-ı Kerim’de hakkında ayet inmiş.
Buyruluyor ki: geçmiş ve gelecek günahlarının affolunduğunu bildiriyor Allah-u Teàlâ. Açık bono veriyor. Geçmiş ve geçecek günahlarının bağışlandığı söylenilen Rasûlüllah SAS Hazretleri diyor ki:


“—Yâ Rabbi! Ben senin kızgınlığından senin affına sığınırım…


Senin gazabından senin rahmetine ilticâ ederim… Senden sana
sığınırım yâ Rabbi!”


Başka nereye gideceksin zaten? Allah-u Teàlâ seni cezalandırmak, gazab etmek murad eylese; seni Allah’ın cezasından, gazabından, azabından kim kurtarabilir?

Allah seni korumayı dilese, kim sana zarar verebilir?

Berat Kandili Gecesinde Okunacak Dua

”(Allâhümme in künte ketebte ismî şakıyyen fi dîvân-î-Eşkiyâi femhu’hû ve in künte ketebte ismî sa’îden fî dîvân’is-su’adâi fesbüt’hü, fe inneke temh u mâ teşâü ve tüsbitü ve ındehû Umm’ül-Kitâb).

Manası: “Allahım! Benim adımı bedbahtlar listesine şaki olarak yazdıysan sil. Şayet bahtiyarlar listesine bahtiyar olarak yazdıysan dokunma. Zira sen dilediğini siler, dilediğini sabit kılarsın. Ana kitab (levh-i mahfuz) Onun katındadır.” demekdir.”

Exit mobile version