Kız mı Erkek mi Abla?
Çocuğu olacak her kadına sorulan ilk soru: “Kız mı erkek mi Abla?” Bunun şöyle sürdüğünü görmüşlüğüm çok.
“Kız.”
“Ha, olsun o da iyi!”
O da neden iyi; yani neyle mukayese ederek, neyenazaran değer biçiyoruz ona?
Toplumun bir kesiminde erkek doğuran kadın kendini kutsanmış, bunu sahip olduğu bir meziyet olarak görmeye devam ediyor. Oğlu olsun diye adak adayan kız annelerine de şahit olmamış değilim. Toplumumuzun önemli bir tören haline getirdiği sünnet düğünleri de erkek çocuklarına bahşedilmiş birçok değerden sadece biri.
Düğün törenine giderken araba süslemek, padişah kıyafetleri giyip sünnet olan yiğidi tahtlarda taşımak, cerrahi operasyon sonrası yatağında olması gereken çocuğu altınlarla süslemek, aile kadınlarının görümce topuzu ile çiftetelli oynaması ve daha neler neler.
Dolayısıyla daha çocukluktan başlıyor erkekte cinsiyetine dairartı bir hissi.
Peki kadınlar?
İlk toplumlarda -Taş Devri’ne kadar gidecek olursak- liderler hep kadınlardan seçilirmiş. Anne olmaları sebebiyle ilk Türk toplumlarında da onlara duyulan saygı onların obaların mühim kişileri olmalarını sağlarmış. İslamiyet’e bakacak olursak dinimizde de kadının yeri ayrı ve önemlidir. Fakat İslamiyet öncesi bazı toplumlarda kadını hor gören düşünce yapısı İslamiyet’in kabulü ile kısmen değişse de bazı fikirlerde hâlâdayatmalar çerçevesinde yaşamaya mahkûm edilmiştir kadın. Kanunen de dinen de evlenme, boşanma, hürriyet hakkına sahip kadınları dar zihinlerin algıladığı namus anlayışı ile sınırlayan kesimler bugün sıkça rastladığımız kadına şiddet ve kadın cinayeti haberlerinin esas kişileridir. Maalesef ki bir başka kesim de kadını teşhir aracı olarak görmekte, bu da bizi diğer üzücü haberler kadar yaralamaktadır. Son model arabaların üzerine yarı açık giysilerle uzanarak araç tanıtımı yapan kadına da biçilen değer maalesef ki zihinlerin ne kadar karanlık olduğunun bir göstergesidir. Bugün bu noktaya gelişimizin temelinin henüz anne baba olmadan veyahut çocukları kız olan kişilerin erkek çocuk merakından; erkek çocuğa sahip olduklarında da sevinçlerinden ne yapacaklarını bilmeden oğullarını kızlarından,giyimkuşamlarından, evin dışındaki hayatlarından, eğitim hakkına kadar ayrı tutan kişilerin yetiştirdiği kişilerle aynı toplumla yaşıyor oluşumuzla atıldığını düşünüyorum. Oysa evlat sahibi olmak cinsiyetine bakılmaksızın mesuliyeti yüksek, vicdani yükü olan, hassas bir mevzudur. Hangi cinsiyetten olduğuna bakılmaksızın her evlada ahlaki, vicdani, insani değerler verilmeli;adil şartlar sunulmalıdır.
Bugün bir kadının mutlaka birilerinin annesi, kız kardeşi, kızı olduğunu düşünürsek aslında her birinin bizim için değerli olduğu sonucuna da varırız. O yüzden anne adayı bir kadınla karşılaştığımızda şunu söylemeliyiz ona: Sağlıkla getir bebeğini dünyaya. Böylece ta anne karnından değer biçmemiş oluruz cinsiyete.
Bu ay içinde bilhassa indirimlerle kutlanıp asıl amacı unutulmuş 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için de yapabileceğimiz en güzel şey kendi penceremizden gördüğümüz herkese insan gözüyle bakmak,kadın ya da erkek olarak değil.
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması yolundaverilen savaşın başlangıcıydı 8 Mart 1857
İndirimli kozmetik ürünleri satışının değil.
Mehtap soyuduru Çicek
Mehtap Soyuduru Çiçek 23 Ağustos 1987 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. ErciyesÜniversitesi mezunu, evli,iki erkek çocuk annesi ve bir kamu kuruluşunda memur olan yazar aslen Yozgatlıdır.Hayatını okumak ve yazmak çerçevesinde sürdüren yazarın en yakın arkadaşlarının kitaplar olduğu söyleniyor.
Yazmakla ilgili tutkusunun çocukluk dönemine denk düştüğünü ifade eden yazarın basılmış ilk kitabı “Yolcu” isimli romanıdır. Bu roman 2016 yılında kitapçı raflarını süslerken akabinde “Gitmesen Olmaz mı? “ kitabı ile babalık özlemi çeken bir adamın hayatına giren yabancı, küçük bir kız çocuğu ile yaşadıklarını anlatmıştır. Romanlarında hayatın içinden sahneler sunan yazar “Pedina” ve “Güven Bana” ile kadın cinayetinden dem vurup erkek egemenliği altındaki kültürlere ince mesajlar göndererek polisiye bir seriye imza atmıştır. Kapı gıcırtısına oynayanlar misali benim de yağmur yağsa ilham düşer yüreğime diyen yazar, “Çiçek Gelin” ile memleketinin adını vermeden Yozgat civarında geçen bir kurgu ile bizlere eğlenceli, düşündüren ve bir çırpıda okunan yepyeni, bambaşka bir roman sunmuştur. Peşi sıra baskıya sunduğu “Yalancının Mumu Aşkla Söner” ile romantik komedi türünde ilk eserini yayımlamıştır. Hâlihazırda yazmaya devam eden yazar, “Veda Ederken” adındaki 1980 İhtilali’nin değdiği hayatların tarumar edişini gözler önüne sererek yazmış olduğu romanı ile ağlatmaya hazır.
Kitaplarının birçoğunda şair Ümit Zeki Soyuduru’ya aitşiirler de bulunmaktadır.
Kitapları ile buluşan her okuru ailesinden sayan yazar, bunun kendisi için en büyük mutluluk olduğunu ifade etmektedir.