Dolar 34,5424
Euro 36,0063
Altın 3.006,41
BİST 9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yozgat -3°C
Hafif Kar Yağışlı
Yozgat
-3°C
Hafif Kar Yağışlı
Pts -2°C
Sal -2°C
Çar 0°C
Per 1°C

“Köy Kolejleri” de “Bilimlenecek”

“Köy Kolejleri” de “Bilimlenecek”
24.01.2022
805

Bilim denilen olgunun toplumun bütün kesimlerinde doğru anlaşılması, bilimsel bilgi üretiminin hangi süreçler sonucunda gerçekleştirildiği, ancak bu araştırma süreçlerinin ve bilgiye dayalı nitelikli girişimcilik çalışmalarının bütün eğitim dönemine yayılıp sürekli ele alınmasıyla mümkün olacaktır. Bu amaca yönelik olarak bilim insanlarını ülkenin her köşesinde erken yaştaki çocuklarımızla buluşturup bu çocukların bilimsel konulardaki fikirlerini ve hayallerini pratiğe nasıl yansıtabileceklerini onlara anlatmak ve öğretmek bilim adına atılabilecek en önemli ve faydalı adımlardan biri olacaktır.

Eğitimin ilk kademesi olan ilkokulda her anlatılanı ilgiyle almaya açık olan çocuklar için bu adımlar ve çabaların ne kadar önemli olduğu yadsınamayacak bir gerçektir. Bu seviyedeki öğrencilere bilimin temel prensiplerini uygun bir yaklaşımla ve onların zihin yapılarına uygun bir üslupla kazandırmak bilim adına atılmış değerli bir adım olduğu gibi bilimsel düşüncenin tabana yayılması adına da düşünülmesi gereken önemli görevlerden biridir. 

Ortaokul yıllarında da çocukların bilime ve bilime ilişkin konulara yönelik muazzam derecede yüksek ilgileri olduğu görülmektedir. Harika sorular soruyorlar. Çok net ve berrak ifadeleri karşısında hayrete düşüyorsunuz. Onların sorularının arkasında ilkokulda aldıkları eğitimin kendileri için sağlam bir temel oluşturduğunu da kolaylıkla anlayabiliyorsunuz. Bu çocukların bilim insanları ile buluşturulması özgüvenlerini artıracaktır. Etkileşimli ortamlarda uygulamalı çalışmalar da becerilerini ortaya çıkarmaya destek sağlayacaktır. Öz güven kazanmış çocukların proje tabanlı çalışmalara yatkınlıkları da artmaktadır. Öğrencilerin araştırma etkinliklerinde yer almak istediklerini ve proje içerikli faaliyetlere iştirak ettiklerini daha çok görüyoruz.

Lise yıllarına gelindiğinde ise bu öğrencilerin proje faaliyetlerinde yer almaları, bilimle uğraşan kişilerle yine çeşitli etkinlikler vesilesiyle buluşturulmaları, kendi ilgi alanlarıyla ilgili seminer ve çalışmalara katılmaları çok önemlidir. Bu düşünce ve amaçlarla liseli gençlerle pek çok kez bir araya geldiğim oldu. Etkinliklerde onların sorularına da yalın biçimde cevaplar vermeye çalıştım. İleride yaşayacakları hayata dair, bir akademisyen gözüyle değerlendirmelerde bulundum. Ayrıca bu seminerlerimde uyguladığım farklı sunuş tarzıyla kendilerini ifade etmelerine fırsat vermemin, onların üzerinde ne derece yapıcı ve pozitif etki bıraktığını bizzat gözlemledim. Bu buluşmaların, öğrencilerin bilimsel düşünceyi içselleştirme bakımından ne kadar gerekli ve önemli bir ihtiyaç olduğunu da anladım.

Üniversiteye gelen öğrencilerin hazır bulunuşluklarında önceki eğitim ve öğretim süreçlerinin rolü çok büyüktür. Üniversite eğitimi artık hayatın içerisinde olmayı ve sahadaki gerçek problemlere odaklanmayı gerektirir. Böyle de olmalıdır. Bu dönemde gençlerin proje tabanlı çalışmaları kendi başlarına üstlenebilmeleri, onların mesleki ve kariyer gelecekleri açısından son derece önemlidir. Bu yüzden bu seviyedeki öğrenciler akademisyenlerin kendiler için sadece bir yol gösterici konumunda görülmesi gerektiğinin bilincinde olması gerekir.

Ülkemizin farklı üniversitelerinden ve okullarından birçok akademisyen, öğretmen ve okul yöneticilerinin yanı sıra; üniversite, lise, ortaokul, ilkokul ve hatta anasınıfı düzeyinde öğrencilerle bir araya geldim. Velilerle ve halkla da söyleşiler gerçekleştirdim. Büyük kentlerden küçük şehirlere, ilçe, kasaba ve köy okullarına varıncaya kadar pek çok değişik özel ve devlet okullarında etkinliklere katıldım. Hemen hemen hepsinde gözlemlediğim ortak eksiklik ise, bilimin doğru anlaşılamaması, aklın ve mantığın doğru kullanımı hususunda ciddi eksikliğin olduğu, bu alanlarda bilgisi olanların ve uzmanların değerinin takdir edilmesi noktasında da toplumun bütün tabakalarının ciddi anlamda bilinçlendirilmeye ihtiyacının olduğudur. Buna kendimi de dâhil etmek isterim. Her etkinlik sonrası kendimde de çok önemli eksikliklerin olduğunu hissediyor, görüyor ve kabul ediyorum. O nedenle bu eksikliklerimizi gidermek için bir yerlerden başlamak gerektiğine inanıyorum.

Kırsalda yer alan köy ve kasabalardaki okulların mevcut durumlarıyla sahip oldukları avantajlı yanları daha iyi değerlendirebilme imkânları var. Bu okulları “Köy Koleji” olarak niteliyorum. Her biri ayrı güzellikte bir “butik okul” görünümündedir. Bire bir eğitim veren bu okulların içinde bulundukları doğal çevrenin sonu gelmez potansiyellerini çok iyi değerlendirmeleri gerekir. Bu da oralarda görev yapan öğretmenlere düşen bir görevdir. Bu hassas görevi yerine getirmek için çok fazla bir gayrete ihtiyaç olduğunu sanmıyorum. Sadece küçük hatırlatmaların ve dokunuşların yeterli olacağına inanıyorum. Bu durum taşra il ve ilçelerindeki okullar için de geçerlidir. Akademisyenlerin buralardaki okullara gidip doğru bir iletişim dili ve üslubuyla bilgi ve deneyimlerini paylaşmaları gerekir. Onların deneyimleri ve tecrübeleri, kimi zaman sınıflarda saatlerce anlatılanların önüne geçecek kadar değerli olabiliyor. Öğrenciye sıçrama yaptıran bir temas sağlanabiliyor.

Bu bakımdan TÜBİTAK programlarının birçok önemli boşluğun doldurulmasına katkı sağlayan programları var. Bunları sürekli anlatıyorum. Her fırsatta da anlatacağım. TÜBİTAK “Bilim Söyleşileri” de bunlardan birisi. Öğrencilerin bilim temelli farkındalığını ve bilim okuryazarlığını geliştirmek, onların merak duygularını ve bilim insanları ile etkileşimlerini artırmak amacıyla düzenlenen “Bilim Söyleşileri” öteden beri TÜBİTAK Bilim ve Toplum Başkanlığı (BİTO) tarafından yürütülmektedir. Bu program başlatıldığı 2014 yılından beri 1400’e yakın etkinlik gerçekleştirilmiş. TÜBİTAK’ın ilgili sayfalarında 250.000’den fazla öğrenciye ulaşılmış olduğu bilgisi yer alıyor. Bu güzel bir rakam ama her şehrinde üniversitesi olan ve Türkiye ölçeğindeki bir ülke için bana göre oldukça yetersiz. TÜBİTAK yetkililerinin de bunun farkında olduğuna inanıyorum. Olumlu yönde iyileştirmeler yaptıklarını görüyorum ve biliyorum.

Çoğunlukla lise ve ortaokul düzeyindeki okullar ile Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) niteliğindeki kurumlarda yoğunlaşan söyleşiler daha da yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Alanında uzman bilim insanlarını; ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki öğrencilerle bir araya getiren “Bilim Söyleşileri”, yaklaşık 1-1,5 saatlik sunum ve soru-cevap bölümlerinden oluşan etkinlikler olarak öngörülmektedir. Bununla beraber o okullar konuk ettikleri akademisyenlerden daha fazla yararlanmanın stratejilerini de geliştirmeliler. Buda oradaki yönetici ve öğretmenlerin maharetine kalıyor.

Geçtiğimiz yıllarda ben de bu program kapsamında söyleşi gerçekleştirdim. Pandemi öncesi “2019-2 TÜBİTAK Bilim Söyleşileri” kapsamında 12 Aralık 2019 tarihinde Kırıkkale’nin Keskin ilçesinde lise öğrencileriyle buluştuk. Keskin Anadolu Lisesi tarafından düzenlenen bilim söyleşisinde “Atom ve Molekül Nano yapılarının Enerji ve Yapı Özellikleri” konusunda bilgiler verdim. Etrafımızdaki maddelerin atom ve molekül düzeyinde gösterdikleri özelliklerin yoğun madde formundakinden farklı olduğunu izah edip bu iki form arasındaki bölgede atom/molekül topaklarının (atomic/molecular clusters) ilginç özellikler sergilediğini anlattım. Atom ve molekül topaklarının oluşturduğu sistemlere ait fiziksel ve kimyasal özelliklerin bilinmesinin nanobilim açısından önemli olduğunu ve bu alanların araştırmalarda aktif çalışılan konular olduğunu öğrencilerle paylaştım. Lise 10., 11. ve 12. sınıflarda eğitim gören 120 civarında öğrencinin ve öğretmenlerin yer aldığı buluşmada katılımcılardan gelen sorulara da cevap vermeye çalıştım.

Akademik hayata ilişkin bilgilenmeye ve tavsiyelere ihtiyacı olan gençlerimiz çok ama çok fazla. Onlara temel bilimlerde yapılan çalışmaların ve bunun sonucunda ortaya çıkan bilgilerin büyük dönüşümlere sebep olduğunu anlattım. Rekabet gücü yüksek yeniliklere kapı aralayan gücün bilimsel araştırmalara dayalı entelektüel bilgi olduğunu örneklerle izah ettim.

“Köy Koleji” olarak nitelemekten huzur bulduğum kırsaldaki okullarda yaptığım söyleşiler öyle neşeli ortamlar doğuruyor ki, yazıya dökmekte zorlanıyorum. Yaşamak lazım. Her akademisyenin tatması gereken bir duygudur. İşte size fırsat, TÜBİTAK bu imkânı veriyor.

Günümüzde bilime ve bilim insanlarına dair konulara her zaman ilgi gittikçe artmaktadır. Öğrenciler de bu tür söyleşileri merakla takip ediyorlar. Onların bu pozitif ilgi ve meraklarını değerlendirerek fırsata çevirmek gerekir. Günlük hayatta kullandığımız pek çok şeyin ortaya çıkışının arka planında uzun yıllar yapılan bilimsel çalışmaların ve nitelikli insan emeğinin olduğunu gençlere erken yaşta kavratmak gerekir.

Bu bağlamda üniversitelerde öğretim üyesi olan ya da doktorasını tamamlamış öğretim görevlisi olarak görev yapan bilim insanlarının TÜBİTAK “Bilim Söyleşileri” programlarında daha fazla yer alması beklenir. Bu amaçla “Konuşmacı” olarak başvuru yapmaları bilim adına ve ülkemiz adına yapılacak önemli bir hizmettir. Akademisyen olarak bu başvuru hakkına sahip olan bizler, sebepsiz yere başvurmaz isek bence ihmalkârlık etmiş oluruz.

“Bilim Konuşuyor Bilim Cevaplıyoruz!” sloganıyla programa ilişkin yaptığı kısa açıklamasında, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, “Öğrencilerimizin, yeniliği bir kültür haline getirmelerini amaçlayarak düzenlediğimiz ‘Bilim Söyleşileri’nin ilk söyleşisine şimdiden talibim. Gelecekleri parlak öğrencilerle hayallerini konuşacak, hedefleri doğrultusunda kılavuzluk edeceğiz.” dedi. Bir bilim insanı bulunduğu çevre başta olmak üzere geleceğin bilim insanları için söyleyeceği sözleri olan kişidir.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde eğitim öğretim hizmeti veren devlet okulları ve BİLSEM, Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı gençlik merkezleri ve genç ofisler, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı kültür merkezleri ile müze ve kütüphaneler, TÜBİTAK tarafından desteklenen bilim merkezleri ile Deneyap Teknoloji Atölyelerinde görev yapan öğretmen/eğitmenler, Bilim Söyleşilerine ev sahipliği yapmak üzere başvuru yapabilme hakkına sahiptirler. Mazeretsiz yere bunu yapmayan kişi de ihmalkârdır, başka izahı da yok!

Başvurular için TÜBİTAK tarafından belirlenen tarihler arasında müracaatta bulunmak gerekir. (https://bilimsoylesileri.tubitak.gov.tr/). Bilim dünyası ile toplumumuzun bilim iletişimini arttırmak için bu imkânı iyi değerlendirmek önemlidir. Etkinlikleri sadece bir akademisyen öğrenci buluşması düzeyinde tutmayıp velileri ve halkı da dâhil ederek küçük çaplı bir “şölene” dönüştürürsek beklenen faydayı daha yükseğe çıkarmış oluruz.

Gelin bu bahar bütün Türkiye’de bilime dair bir sinerji doğuralım. Şehirlerden ilçelere, ilçelerden kasaba ve köylere yayalım ve bir coşku seline dönüştürelim.

Bizim şirin “Köy Kolejleri” de bu bahar döneminde “bilimlenecek”. Buna inanıyorum. Siz de inanın ve yer alın.

Prof. Dr. Mustafa Böyükata

Yozgat Bozok Üniversitesi Öğretim Üyesi

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.