Muharrem Ayının Önemi
Prof .Dr. Mahmut Esad Coşan hoca efendinin Sohbetlerinden derlediğimiz Gülistandan bir demet Köşemizin bu haftaki Konusu Muharrem ayı.
Muharrem ayı, bizim için üç bakımdan önemli .
Bir: Hicrî yeni yılımızın ilk ayı ve hicrî yılbaşı, dolayısıyla Muharrem ayının birinci günü olmuş oluyor. İkincisi: Muharrem ayı mübarek aylardan, mukaddes aylardan birisi… Biliyorsunuz, Kur’an-ı Kerim’de aylar hakkında:
(İnne iddete’ş-şuhûri inda’llàhi’snâ aşere şehren fî kitâbi’llâhi yevme haleka’s-semâvâti ve’l-ard) “Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yarattığına göre, takdirine, yazgısına göre, bir senenin ayları on iki aydır. (Minhâ erbaatün hurum) Bunlardan dört tanesi haram aylardır.” (Tevbe, 9/36) buyruluyor. Bu haram aylar yâni muhterem aylar, mukaddes aylar; içinde ibadetlerin çok sevaplı olduğu aylar. Şimdi, Muharrem de bu haram aylardan birisidir. O bakımdan önemli iki. Yılbaşı olduğu için önemli bir; mukaddes bir ay, sevaplı bir ay olduğu için önemli iki… Üçüncüsü de, içinde Aşûre Günü dediğimiz bir belirgin, an’anevî gün var, bu bakımdan da önemli. Aşûre Günü ve Aşûre gecesi de dînî bakımdan önemli olduğu için, Muharrem ayı bizim için üçüncü bir kez önem arz ediyor.
Allah’ın Ümmet-i Muhammed’e On İkramı
Aşûre kelimesinin üzerinde biraz alimlerimiz durmuşlar. “Niçin Àşûrâ demişler Muharrem’in içindeki o güne?” diye, üzerinde çeşitli bilgiler verilmiş. Bunlardan birisi, çok sevdiğim Abdülkàdir-i Geylânî Efendimiz’in Gunyetü’t-Tàlibi Tarîkı’l-Hak isimli çok güzel bir eseri var, çok güzel bilgiler ihtiva ediyor. Çeşitli konulara temas edilip, başka kitaplarda bulunmayan teferruatlı bilgiler veriliyor. Orada bir bölüm ayırmış, (Meclis fî fadàili yevmi àşûrâ) “Aşûre Günü’nün fadàiline dair bir ayrı oturum” diye. Yâni, bir oturumda söylenecek bir vaaz konusu hazırlamış kitabında, meclis diye isimlendirmiş kitabının bölümlerini. Rahmetu’llàhi aleyh, Allah şefaatine erdirsin… Büyük evliyâ. Aşûre tabii, aşere kelimesiyle ilgili. Aşere, Arapça’da on demek. Aşûre de, hatta re harfinden sonra gelen hece de uzun: Âşûrâ… Çünkü Muharrem’in onuncu günüdür, onun için Aşûre denmiştir deniliyor. Normal, ilk akla gelen bu
Ama bir de bazılarından rivayetler yapmış. Diyor ki: Aşûrâ’nın Àşûrâ diye, yâni on kelimesiyle ilgili bir isim almasının sebebi başka: Allah-u Teàlâ Hazretleri bu güne denk getirerek on büyük ikram yapmış bu bizim Ümmet-i Muhammed’e, Peygamber SAS Efendimiz’e… Onun için onuncusu, bu isimle isimlendirilmiş diyor ve onları sıralıyor: 1. (Evvelühâ receb) Yâni “Allah’ın bu ümmete ikramından birisi Receb ayıdır.” Hakikaten biliyorsunuz Receb ayının ilk haftasında, o ileride gelecek… Muharrem, Safer, Rebîü’l-evvel, Rebîü’l-âhir, Cumâde’l-ûlâ, Cumade’l-âhire, Receb… Yedinci ay oluyor. İleride, altı yedi ay sonra gelecek ama, bu Receb bir ikram. Neden?.. Receb şehrullahtır. Allah-u Teàlâ Hazretleri bu ayda tevbeleri kabul ediyor. Onun için, Peygamber Efendimiz’in ümmetine Receb ayı bir ikram-dır. Bu birincisi. 2. (Şehru’ş-şa’bân) “Şa’ban ayıdır.” diyor. Çünkü bu Şa’ban ayı Peygamber SAS Efendimiz’in ayıdır. Ve bu ayın kıymeti, Peygamber Efendimiz’den dolayı fazladır. O ayın içinde de biliyorsunuz Şa’ban’ın 14’ünü 15’ine bağlayan on beşinci gecesi Berat Gecesi’dir, o da çok mühim bir gece. Dinî kandillerimizden birisi, o da bir ikram; iki. 3. (Ve sâlisetü şehru ramadàn) “Allah’ın bu ümmete üçüncü ikramı Ramazan ayıdır.” Hakîkaten Ramazan ayı on bir ayın sultanıdır ve çok muhteşem bir aydır. Özlüyoruz, yüreğimizde sevgisi, hasreti. Gelse, o güzel günleri tekrar yaşasak diye, her zaman temennî ediyoruz. Bütün senenin Ramazan olmasını temennî ediyoruz. Ramazan da büyük bir ikram… Üçüncü bu. 4. (Ve’r-râbiatü leyletü’l-kadr) “Allah’ın bu ümmete dördüncü ikramı Kadir Gecesi’dir.” Onu da Ramazan’ın içine saklamış Allah, gününü belli etmemiş. Zaten belli desek, Ramazan’ın şu günü desek bile, müslümanlar Ramazan’a aynı zamanda başlayamadıkları için, yine bir karışıklık olacak, yine bir tam isabet edilip edilmediği belli olmayacak ama; o da işte kullar ibadet etsinler, güvenmesinler, “Kadir Gecesi’ne isabet ettik, çok sevap kandık; artık yan gelip yatalım!” demesinler diye saklandığı belirtiliyor. O da büyük bir ikramYâni, el-hamdü lillâh ki, Ramazan’da ibadetlerimize dikkat edersek, hele Ramazan’ın son on gününde i’tikâfa girersek, gecemizi, gündüzümüzü camide ibadetle geçirirsek, Kadir Gecesi’ne bir gece rastlayacağız tabii, onu ihyâ etmiş olacağız. Büyük bir ikram, başka ümmetlerde olmayan bir ikram… Dördüncüsü bu. 5. (Ve’l-hàmisetü yevmü’l-fıtr) “Beşinci ikramı Allah’ın bu ümmete bayram günüdür, Ramazan Bayramı’dır.” Artık bütün Ramazan oruç tutmuş olan àbid, zâhid, sevgili kullarına Allah’ın hem dünyada bayram ettirdiği, hem de sevap vererek bayram ettirdiği; hem de ahirette mükâfat vereceği bir gündür. O bakımdan Ramazan Bayramı da beşinci ikram. 6. (Ve’s-sâdisetü eyyâmü’l-aşr) “Altıncı ikramı Allah’ın bu ümmete, Eyyâm-ı Aşır’dır.” diyor, bunları ben saymayı şu bakımdan sevdim: “Bunları kardeşlerim bilsinler ve zamanı gelince bunları değerlendirsinler!” diye bu teferruatı burada sizlere nakletmeyi iyi gördüm, faydalı gördüm. Eyyâm-ı aşr, biliyorsunuz bu içinde bulunduğumuz Arabî ay, hac ayı, Zilhicce ayı, bu on iki ayın on ikincisi Araplara göre… Zilhicce ayının içinde haccediyoruz. Onuncu günü Zilhicce’nin, Kurban Bayramı oluyor. Ama o onuncu gününe kadar, birinden onuna kadarki geceler, dokuz gece, gündüzler on gündüz. Bu Eyyâm-ı Aşır çok sevaplı ve bununla ilgili çok hadis-i şerîfler var. Zamanı geldiği zaman, yâni o günlere yetiştiğimiz zaman, inşâallah size onlar hakkında da bilgi veririz. Siz de o günlerde oruç tutmanın, ibadet etmenin, hayır yapmanın ne kadar sevaplı olduğunu bilir ve böylece sevapları işler, o günleri değerlendirirsiniz. Hele hele o Arafe Günü’nde, yâni Kurban Bayramı’ndan bir gün önce, bu on günün sonuncusu olmuş oluyor. O gün oruç tutmak, hacı olmayan kimselere çok sevaplı. İki senenin, geçmiş ve gelecek senenin günahlarının affına sebep olacak diye müjde var. Yâni hacıların vazifeleri olduğu için tutmaları mekruh, tutmuyorlar ama ötekilerin tutması lâzım! Allah-u Teàlâ Hazretleri’ni çok zikretme günleri… Kur’an-ı Kerim’de bu günlerde Allah’ın çok zikredilmesi, ibadete ağırlık verilmesi anlatılıyor. Onun için Eyyâm-ı Aşır da, bu ümmete Allah’ın öbür
ümmetlerden farklı olarak bağışlamış olduğu büyük faziletlerden, ikramlardan altıncısı. 7. (Ve’s-sabiatü yevmü arafeh) “Yedincisi, Arafe Günü’dür.” O gün oruç tutmak, —hacı olmayan kimselere— iki senenin günahlarına kefarettir. Hacılar da tabii zaten Arafat’ta baş açık, yalın ayak Allah-u Teàlâ Hazretleri’ne dua ve niyaz ile o sıcağın altında, o geniş fezâda, çadırlarda veya açıklarda, şemsiye altında veya başı açık ibadetle, dua ile, yalvararak, gözyaşı dökerek, tesbih çekerek, zikrederek vakit geçiriyorlar. O Arafe de muhteşem bir ibadet ve çok sevap. O da yedincisi. 8. (Ve’s-sâminetü yevmü’n-nahr) “Sekizinci ikramı Allah-u Teàlâ Hazretleri’nin, Kurban Bayramı’nın kendisidir, birinci günüdür.” O zaman zenginler kurban kesiyorlar. Hacıların da hacc-ı temettû ve hacc-ı kıran yapanları kurban kesiyorlar. İsterlerse, hacc-ı ifrad yapanlar da kesebilir deniliyor kitaplarda. O da bir muhteşem gün. Şeytanın tepelendiği, günahların artık geriye kalanlarının da affolunduğu, çok güzel bir ikramı Ümmet-i Muhammed’e Rabbimizin. El-hamdü lillâh, çok şükür Allah’a… 9. (Ve’t-tâsiatü yevmü’l-cumuah) Sevgili dinleyiciler, Allah’ın bu ikramına çok sevineceksiniz, bu sıra içinde ona da böyle bir zikir ayrıldığı için memnun olacaksınız: “Dokuzuncusu da cuma günüdür.” Allah cuma gününü bizlere, çok büyük bir ikram olarak vermiş, çok sevaplı bir gün. Günlerin efendisi, seyyidü’l-eyyâm deniliyor. Gecesi nurlu bir gece, gündüzü nurlu bir gündüz ve her hafta geliyor. Tabii ötekileri kaçırdığı zaman, insan bir sene bekliyor ama, bu cuma günü her hafta, yedi günde bir geliyor. Altı gün geçiyor, yedinci gün cuma… Her zaman karşımıza geldiği için, bu çok devamlı bir ikram… Hem de tereddütsüz. Yâni cuma gününün cuma olduğundan kimsenin şekki, şüphesi yok. Arap da, Acem de, Türk de, Kürt de, herkes cuma gününe cuma diyor. Orada bir tereddüt bahis konusu değil. O da dokuzuncu ikramı. 10. Onuncu ikramı da, işte bugün bahis konusu ettiğim Aşûre Günü olmuş oluyor. Bu Aşûre Günü oruç tutmak hakkında da, çok faziletli olduğuna dair haberler var.
Peygamber SAS Efendimiz daha Mekke’deyken Aşûre Günü’nü tutardı. Kureyşliler de hürmet ederlermiş. Çünkü Kureyş de, netice itibariyle bir peygamber soyundan gelme kabile, İsmâil AS’ın evlatları tabii. Onlar da babalarından, dedelerinden duydukları güzel şeyleri icrâ ediyorlardı. Kureyş tutardı Aşûre Günü orucunu, Peygamber SAS Efendimiz de tutardı. Hazret-i Aişe Vâlidemiz buyuruyor ki:4(Kâne yevmü àşurâe tesùmühû kureyşün fi’l-câhiliyyeti) “Câhiliyet devrinde Aşûre Günü Kureyş oruç tutardı. (Ve kâne rasûlü’llàh salla’llàhu aleyhi ve sellem yesùmuhû bi-mekkeh) Rasûlüllah SAS de Mekke’deyken Aşûre günü oruç tutardı. (Felemmâ kadime’l-medînete) Medine-i Münevvere’ye gelince, (furida’s-sıyâmü ramadàn) o zaman Ramazan orucu farz kılındı, bir ay.” Tabii o zaman, Aşûre günü oruç tutmak mecburiyeti hafifledi, gevşedi. Çünkü Ramazan farz oluyor, o tutuluyor. (Femen şâe sàme âşûrâe, ve men şâe tereke) “İsteyen farz orucu tuttu, Ramazan ayıyla iktifâ etti, isteyen Aşûre orucunu da tutmaya devam etti.” Tabii, Peygamber SAS Efendimiz’in, Aşûre orucunu tutmaya dair hadis-i şerifleri var hadis kitaplarında. Onu tutmayı kendisi yapmış, bize de hadis-i şeriflerde tavsiye etmiş:5(Kâne yesùmü àşûrâe ve ye’muru bihî) “Aşûre günü oruç tutardı ve tutulmasını emrederdi.” Farz oruçlardan ayrı, sevap kazanmak için senenin bazı günlerinde biz de oruçlar tutuyoruz. Tabii, Aşûre Günü de oruç tutarız. Şimdi demek ki, çarşamba günü Muharrem’in biri olacak, onun üstüne bir hafta daha eklersek, yedi gün sonra öteki çarşamba sekizi olacak. “—Aşûre Günü oruç tutmayı unutmayın!” diye, bu cuma gününden size o sevaplı ibadeti ben hatırlatmak istiyorum.