Kur’an-ı Kerim’de ve Resûlullah’ın hadislerinde Türklerin ayrı bir yeri vardır. İslam’ın sancaktarı olarak bilinen Türkler, Hz. Peygamberden itibaren bu büyük vazifede yer almışlardır. Türklerin İslam dininin yayılmasındaki fonksiyonu bizzat Cenab-ı Hak tarafından Allah Resûlüne bildirilmiştir.Hendek kazımını ele alalım? Abdullah b. Amr el-As’tan rivayetle; Hz. Peygamber, Medine’deki hendeğin kazılmasını emir buyurduktan sonra O’na ashabdan bazı kimseler gelmişler, “Ey Allah’ın Resûlü önümüze büyük bir kaya parçası çıktı. Artık hendeği kazamaz olduk” diye haber yollamıştır. Hz. Peygamber bunun üzerine yerinden kalktı ve biz de O’nunla beraberdik. Oraya geldiğinde, balyozu eline aldı, tekbir getirerek bütün gücüyle o taşa çok ağır bir darbe indirdi. Bu sırada öyle müthiş bir gürültü koptu ki, ben daha önce öyle bir gürültü asla duymamıştım. Bundan sonra Hz. Peygamber, “Artık İran fetholunacaktır” buyurdular. Tekrar tekbir getirerek kaya parçasına yeni bir darbe indirdi. Bu defaki gürültüyü ben daha önce duymamıştım. Hz. Peygamber, “Artık Bizans da bundan sonra mutlaka fethedilecektir” buyurdu. Daha sonra Hz. Peygamber tekrar tekbir getirdi ve bu kaya parçasına yeni bir darbe daha indirdi. Bu defa da öyle bir gürültü koptu ki, ben daha önce böyle bir müthiş gürültü asla duymadım. Bundan sonra Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Cenab-ı Hak Bana kırmızı çehrelileri (Türkleri) ensar yardımcı kıldı. Onlarla beni güçlendirdi.” Raşid b. Sa’dan rivayet edildiğinde göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır: “Şanı yüce olan Allah, şüphesiz Bana (ümmetime kırmızı çehreliler sayesinde) İran’ı ve Bizans’ı ele geçirmeyi vaad etti. Bundan öte onların kadınlarını, çocuklarını, kölelerini, bütün hazineleri Bana sundu. Zira Bana, kırmızı çehrelileri yardımcı kılmakla Beni güçlendirdi.” Hz. Peygamberin hadislerinde Türklerin Allah katında ne kadar yüce bir millet olduğuna dair deliller vardır. Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre; “Siz deriden çizmeler giyen bir kavimle çarpışmadıkça kıyamet kopmaz. O kadar ki, sizler küçük gözlü, kırmızı yaslı burunlu, yüzleri sanki örs üstünde dövülmüş ve üzeri derilerle kılıflı kalkanlar gibi sağlam bir kavim olan Türklerle çarpışırsınız. Ey Ebu Hureyre, insanların Allah katında en hayırlısının bu dine girmeden önceki devirlerde bu dinden en fazla yüz çeviren kimseler olduklarını görürsün. Oysa insanlar tıpkı halis madenler gibidir. Cahiliye devrinde hayırlı olan kavimler İslam dinine gidikten sonra da bu dinin en hayırlı kimseleri olurlar. Sizden birilerinin üzerine öyle bir zaman gelecektir ki, bu kişiler için Beni görme isteği onun aile fertlerinden ve mallarından daha sevimli olacaktır.” (el-Buhari, sahih, c.4, s. 165). Hz. Peygamber Türkler için şöyle buyurur: “Sakın Habeşliler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız. Hele Türkler size ilişmedikçe sakın siz de Türklere ilişmeyiniz.” (Nesai, Sünen, c.6, s.44). Kur’an-ı Kerim’de yer alan Kehf Sûresi’nde geçen Zülkarneyn’in Oğuz Kağan olduğu konusunda güçlü görüşler vardır. Ayette şarkı ve garbı dolaştığından bahsedilen Zülkarneyn’in fetihleriyle Oğuz Kağan’ın fetihleri benzerlik arz eder. “İşte o yine bu büyük askeri seferler sırasında yine bir yol tuttu ve bu defa batı cihetine bir sefere çıktı. Önüne çıkan bütün engelleri aşarak ilerledi. En sonunda güneşin sanki, uzaktan bakıldığında bir portakal yuvarlağı gibi, ufuk çizgisinde iyice batmak üzere olduğu bir yerlere kadar geldi ve orada güneşi, kara balçıklı boz bulanık bir su içinde batmak üzere olduğunu gördü, oralarda yaşayan bir kavme rastladı.” (Kehf, 85-86). Güntekin Yazıtlarında Türk hakanı koca bir cihana meydan okumuş ve şöyle haykırmıştır: “Ben tanrı gibi gökte kut bulmuş, Türk Bilge Kağan’ım. Tanrı buyurduğu için kendim devletli olduğum için kağanlık tahtına oturdum. Ey millet sözümü iyi işit. Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına ve batıda günbatısına, kuzeyde gece ortasına kadar onun içindeki bütün bu milletler hep bana tâbi oldular. Doğuda Şantuk ovasına kadar ordular sevk ettim. Denize büyük okyanusa ulaşmama az kaldı. Güneyde dokuz ersine kadar ordu sevk ettim. Tibet’e ulaşmama az kaldı. Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapıya kadar ordular sevk ettim. Kuzeyde Yırbayırku yerine kadar ordular sevk ettim. Bunca yerlere kadar fethettim.” Türk milletinin Ehl-i Beyt’in yanında İslam’a hizmetleri hadislerle övülmüş ve Kur’an-ı Kerim’de işaret edilmiştir. Bu sebeple tüm dünyada, Müslüman denilince Türk; Türk denilince Müslüman akla gelir.