Solunum Derneği (TÜSAD) Tüberküloz Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Dursun Tatar, pandemi
ile mücadele sırasında tüberküloz (verem) tanı ve tedavisinde aksamalar yaşandığını
belirtirken, belirtilerin dikkate alınmasını önerdi. Veremin enfeksiyon nedenli ölümlerin en
büyük nedenlerinden olduğunu vurgulayan Tatar, “Veremden korunmanın en etkin yolu
erken tanı ve tedavi. Veremden korkmayın ama sakın geç kalmayın” uyarısı yaptı.
COVID-19 pandemisinin yeni varyantlar ile etkisini sürdürüyor olması diğer bazı akciğer
hastalıklarının ihmal edilmesine neden olabiliyor. Bu hastalıklardan biri de verem. Türkiye’nin
bugüne kadar başarılı bir şekilde mücadele ettiği verem hastalığı, halen dünya genelinde en çok
ölüme yol açan hastalıklardan biri. Pandemi sürecinde verem tanı ve tedavisinde aksamalar
yaşandığına dikkat çeken Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Tüberküloz Çalışma
Grubu Başkanı Prof. Dr. Dursun Tatar, belirtilerin asla ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı.
2.9 MİLYON KİŞİ TANI ALAMADI
Prof. Dr. Dursun Tatar, Verem Eğitim ve Propaganda Haftası’nda yaptığı açıklamada son verileri
paylaşırken, bu hastalığın belirtileri ve tedavisi konusunda da önemli hatırlatmalar yaptı.
Tüberküloz hastalığının günümüzde “tedavi edilebilir ve önlenebilir” bir hastalık olmasına
rağmen halen dünya genelinde en çok ölüme yol açan hastalıklardan biri olduğuna dikkat çeken
Tatar, şu bilgileri paylaştı:
2019 yılından beri yaşadığımız COVID-19 salgını nedeni ile tüm hastalıklarda olduğu gibi
verem hastalığının tanı ve tedavisinde de aksamalar yaşanıyor. Dünya Sağlık Örgütü
(DSÖ) verilerine göre; 2019’da tüberküloz hastalığına yakalandığı tahmin edilen 10
milyon kişiden yaklaşık 2,9 milyonu ya teşhis edilmedi ya da DSÖ’ye bildirilmedi.
2015 ve 2020 yılları arasındaki tüberküloz insidans hızında yüzde 11’lik bir düşüş izlendi
ve 2019’a oranla yüzde 1,9’luk bir azalma görüldü. Günümüzde, dünya nüfusunun 4’te
biri (yaklaşık 2 milyar kişi) vücudunda verem mikrobunu taşıyor. Dünya genelinde her yıl
yaklaşık 10 milyon kişi verem hastalığına yakalanıyor ve 1,5 milyon insan verem
nedeniyle hayatını kaybediyor. Verem, dünyada enfeksiyon nedenli ölümlerin zirvesinde
yer alıyor.
1 KİŞİ 15 KİŞİYİ ENFEKTE EDEBİLİR!
Tedavi olmayan bir verem hastasının her yıl yaklaşık 10-15 kişiyi enfekte ettiğini ve mikrobu
bulaştırmaya devam ettiğini aktaran Tatar, şunları söyledi: “Tedavide kullanılan ilaçlar Verem
Savaş Dispanserleri’nde ücretsiz olarak veriliyor. Verem hastaları ilaçlarını düzenli olarak ve
yeterli süre (6-9 ay)kullanmazlarsa verem mikropları ilaçlara karşı direnç kazanabilir. Dirençli
verem hastalarının tedavisi daha uzun sürer (18-24 ay), daha fazla ilaç kullanılmak zorunda
kalırlar ve bazen hasta kaybedilebilir. Bu hastalar toplum sağlığını da tehdit ediyor. Hastanın
yakınları, özellikle de aynı evde birlikte yaşayanlar mutlaka verem savaşı dispanserlerine
başvurarak muayene olmalı. Hasta olmayan fakat verem olma riski taşıyan kişilere koruyucu
tedavi verilir. Çocukları veremden korumak için ise doğumdan 2 ay sonra BCG (verem) aşısı
uygulanır. Türkiye bu konuda en başarılı ülkelerden biri. Başarıyla yürütülen tüberküloz savaşı
sonucu ülkemizde kayıtlı tüberküloz görülme sıklığında, son 10 yıldır yıllık ortalama yüzde 5
düşüş görülüyor.”
HANGİ BELİRTİLER DİKKATE ALINMALI?
Veremin öncelikle mikrobun akciğere yerleşmesiyle başlayan, fakat kan ve lenf yoluyla tüm
vücuda dağılabilen mikrobik, bulaşıcı, kronik bir hastalık olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Dursun
Tatar, hastalığın belirtileriyle ilgili şu bilgileri verdi:
En sık akciğerleri olmak üzere tüm organları (lenf bezleri, kemik, böbrek, beyin vb.)
tutabilen verem, tedavi edilmezse hayatı tehdit edebilir. En erken ve en sık belirtisi 2-3
haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk,
halsizlik, balgam çıkarma, kan tükürme, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısıdır.
İki-üç hafta veya daha uzun süreli öksürük şikâyeti olan herkesin en yakın sağlık kuruluşuna
başvurmalı.
TÜSAD HAKKINDA
Göğüs hastalıkları alanında ülkemizin ilk bilimsel meslek kuruluşu olarak 22 Haziran 1970 yılında
İstanbul’da kurulan Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), halen Türkiye genelindeki 4.500’ün
üzerindeki üyeleri ile “halkın akciğer sağlığını korumak” amacı doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor.
Toplumsal ve mesleki eğitimi, araştırmaları destekleyerek halk sağlığının korunmasına yönelik faaliyetler
yürüten TÜSAD, “Tükenmeyen bir nefesle” sloganı ile 51 yıllık geçmişinde 43 ulusal kongre, sayısız
bilimsel toplantı, sempozyum, iki dünya kongresi ile bilinçlendirme ve farkındalık projelerine imza attı.